Ad Code

✍️ Yaşamak, başarılı bir saçmalama operasyonudur!

Demek ki Kötülük de Kat Kat! - Makale Oku Günay Aktürk

 Ne bakıyorsun atlasana!


"Soğuk ve yağmurlu bir gecede X... Caddesini boydan boya geçerken sırılsıklam ıslanmış bir haldeydi. Üşüyor ve titriyordu. Havada ruhu dondurup karartan bir uğultu vardı. Durup Neva'nın karanlık sularına baktı Svidrigaylov. Bu onu daha da üşüttü. Sonra dönüp X... Caddesini boydan boya yürüyüp gitti."


Demek ki Kötülük de Kat Kat! - Makale Oku Günay Aktürk

Suç ve Ceza'nın sonlarında geçen bir bölüm. O bölümü olduğu gibi alıntılamak yerine hatırladığım kadarıyla betimlemek istedim. Doğrusu adamın köprüden atlamak yerine geçip gitmesi canımı sıkmıştı. Ne diyordu? "Durup Neva'nın karanlık sularına baktı!" İçimden şu düşünceler geçmişti: "Ne bakıyorsun atlasana! Gerekli koşulların olduğu böylesi bir an bir daha oluşmaz. Bak hele şunun yaptığına, gidiyor!" Orada olsaydım, arkasından sinsice yaklaşır ve kendi ellerimle iterdim.

Gaddarca görünebilir. Svidrigaylov kötü bir adam. İçten pazarlıklı, bataklık düşkünü, kadınlara zararı dokunacak bir tip. Resmiyete dökülmüş bir cinayet işlememiş ama belirtiler var. Muhtemelen karısını zehirleyerek öldürdü. Başka bir ölümde de ona dair izler var.

Diğer taraftan Raskolnikov iki kadını birden öldürdü. Hem de baltayla, hiç acımadan. Dünya Edebiyatındaki en vahşi karakter olduğu söylenir. Ama romanın sonuna kadar vicdan azabı hiç peşini bırakmıyor. Nerede öldürdüğü kocakarıdan bahsedilse hemen hastalanıp yataklara düşüyor. Ara sıra suçunu itiraf etmeye yeltenince: "Aklından bile geçirme." diyorsun. Peki, Raskolnikov kötü insanları temsil eden hakiki bir kötü olabilir mi? Bu konuda kuşkularım var.

Romanın bir yerinde, birkaç gün önce tanıştığı bir sarhoşun sokak ortasında ölümüne şahit oluyor. Polisleri adama yardım etmeleri için nasıl yönlendirdiğini, adamın fahişelik yapan kızına nasıl acıdığını ve adam öldükten sonra kızı Sonya'ya cenaze masrafları için yirmi bin rubleyi çıkarıp verdiğini görünce şaşırıp kalıyorsun. Hem o para kendine ait değil. Annesi ve ablasının o derin yoksulluk içinde kendisine gönderdikleri bir para. Demek ki kötülüğün de sözüm ona cehennem misali katları var! 

Ama iki kadını öldürmüş. Eh, kocakarı tefeci ama yeniden öldürebilecek potansiyele de ayrıca sahip. Yani kardeşine musallat olacağından kuşkulandığı için Svidrigaylov'u bile öldürebilirdi. Erdem bazen onca kötülüğün içinden, hem de bir kötülük olarak nasıl da çıkıyor ortaya!

Öldürmek kötüdür. Ama kötüyü kötü olmaktan çıkaran gaye olmalı. Öyleyse faydalı amaçlarla can almak olumlanıp faydalı bir davranışa dönüşüyor. Zaten (bundan zevk alanlar dışındaki) pek çok cinayetin de amacı bu: kötülüğün bir parçasını yeryüzünden silmek! Din adına işlenen cinayetler mesela. Allah'ın kanununu hakim kılacak olduktan sonra bir kafirin değeri nedir ki!!!

Ama kötülüğün gerçekten evrensel bir tanımı var mı? Senin faydalı cinayetin benim algılarımda yok edilmesi gereken bir akılsızlık hali! Sen bir kadını kendi duygularına yenik düşerek öldürüyor, bunu da ahlaksızlığın yayılmasını önleyen bir davranış olarak görüyorsun. Biz bu yüzden kişinin kendine yönelmesini, beyninin duygulardan sorumlu olan bölümünü dizginlemesini, kendini irşat etmesini istiyoruz. Yoksa istediğin kadar yasa çıkar, insan hakları beyannamesi yaz, yönetim şeklini değiştir vız gelir. Bize gerekli olan tam bir özgürlük; İdeolojilerin, inançların, siyasetin ve en önemlisi de hayvansal güdülerin tasmasından kendimizi kurtarabilmek! Bunu toplumca başarabilir miyiz, kırk yaşıma geldim hâlâ emin değilim bundan. İnsanlık tarihi bir yandan kötü insanlarla, kötü halklarla ve diğer yandan erdemli ve bilge insanlarla dolu. Ama hiçbir devirde tam bir kitlesel kurtuluş mümkün olmamış. Dinlerin özüne bakıyorsun, onlar bile kurtuluşu nihai bir kıyamette görüyorlar.

İşte bu yüzden kendimi sokaktan ve sokak olaylarından çekip yazmaya verdim ya... Kitaplar beni bulduklarında, İleride ne yapacağı kestirilemez ilkel bir hayvandım. Şimdi düşünen, sorgulayan ve iyiliğe inanan bir insanım. Gerçi sırf iyilik olsun diye insan ırkını toptan yok etmeyi zaman zaman aklımdan geçirmiyor değilim ama neyse. Yetmiş seksen yıllık ömre sahip bir organizma için aslında tüm bunlar görkemli sözcükler! Belki de bütün o kötülüklerin tek sebebi, insanın kendine gereğinden fazla anlam yüklemesinden...

Günay Aktürk

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu