Ad Code

✍️ Yaşamak, başarılı bir saçmalama operasyonudur!

Kurtlara Bile Acınır Ama İnsana Acınmaz!

Batı Felsefesi Tarihi Kitabından Ne Öğrendik?

Dünya savaş tamtamlarıyla çalkalanırken tarihten bir çıkarım yapalım. Şu anda televizyonun sesi kısık. İsrail, İran, ABD haberleri geçiyor. Başlık şu: "İsrail bu gece İran'a saldırır mı?" Saldırır anam babam. Herkes herkese saldırmış tarih boyunca. Tarihte pek az boşluk var barışa dair. Göz ucuyla ara sıra televizyona bakarken yeniden dönüyorum kitaba.

Batı felsefesi tarihi

Milattan önce 430 yılında Yunan politikacı ve general Perikles, kamu parasını zimmetine geçirmekten para cezasına çarptırılmış. Ne kadar tokatladığı yazmıyor. 128 milyar Drahmi deseler şaşırmam. İnsanlık tarihi kadar eski bir vaka desek yanılmış olmayız. Acaba bizimkiler de aynı kitabı mı okudular! Kitap ve bizimkiler! İki meşru oğlu da vebadan ölmüş. Bir yıl sonra da kendi dikmiş nalları. Artık ne kadarını yiyebildi bilmiyorum. Bizim veba yaşanalı 4 yıl oldu, azraili köşklerden saraylardan içeri sokmuyorlar. Yani diyorum ki 2400 yıl önce de hastalık kırıp geçiriyordu insanları. Hem bakteriyel olarak hem de öteki türlüsünden işte... Efendim, sonra Protagoros adında bir filozof yaşamış bu topraklarda. 2500 yıl önce. Pek kanım kaynadı kendisine. Yo hayır, dinsizlikle suçlandığı için değil. Yazdığı "Tanrılar Üzerine" adlı kitabı şöyle başladığı için: "Tanrılar konusunda, var olup olmadıklarından, neye benzediklerinden emin olamam. Çünkü kesin bilgiye engel olan pek çok şey vardır: konunun anlaşılmazlığı ve insan yaşamının kısalığı." Aklı başında bir ağabeye benziyor. Hem de çağdaşı olan pek çok filozofun aksine... Öyle bir çağ ki dinsizler yargılanıyor. Hemen sevinmeyin yargılandıkları için. O devirdeki Tanrılar başka. Tanrı koltuğunda Zeus oturuyor. Ama dinsel yozluk ve acımasızlık dipdiri ve tıpatıp aynı. Başka ne öğrendik bugün? Şu cümle ilginçti bana göre: "Spartalılar dar görüşlüydü." Savaş insanı başka ne hale soracaktı ki! Edebiyat hakkında da birkaç güzel bilgi var. Şöyle diyor: "O sırada Atina'da olağanüstü sayıda dahi vardı. Üç büyük oyun yazarı, Aiskhylos, Sophokles ve Euripides beşinci yüzyıla aittir. Saphokles dini bakımdan gelenekçiydi."

Bu arada Sappho'nun tüm şiirlerini okudum. Etkileyici bir kadın. Kalemi de öyle. Lezbiyen. Sorun değil, severiz. Zeus'un karısı Hera'yı kutsayan çok şiirine denk gelmiştim. Dindar bir kadından şiir okumuş gibi olmuştum o sıralar. Bazı şiirlerini seslendirmiştim. Bir tanesinin adı da "Taze memeleri menekşe kokan gelin" idi. Ne günlerdi... Aristophanes için şu tanımı kullanıyor kitapta: "Komik şair Aristophanes Sokrates'le, Sofistlerle ve filozoflarla dalga geçti." Vav! İşte burada gizli bir hazine var dedim ve araştırmaya koyuldum. Biraz araştırdıktan sonra kendisine ait şu alıntılara ulaştım: "Cehenneme gitmeye razı olduk. Onun bile yolunu bulamıyoruz bir türlü." "Kurtlara bile acınır ama insana acınmaz. Onların yaptıklarını başka kim yaptı?" "Şurada hanım hanımcık oturuyordum, Kimseye zarar vermeden, etliye sütlüye karışmadan." "Hayır; söyleyecek söz arıyorum, oturaklı, dokunaklı bir söz. Yürekleri, kafaları sarsacak bir söz." Bu nasıl edebi değeri yüksek bir kalem böyle! Nasıl gözden kaçırmışım! Biraz daha araştırıp kitaplarına göz attım. Hemen şu kitabı alışveriş sepetine ekledim: "Eşekarıları, Kadınlar Savaşı ve Diğer Oyunlar" Evet efendim önerilir, neden olmasın. Beraber zenginleşiriz. Aaa bakın ne fark ettim! Kitabın adı eşekarıları ile başlıyor ya! Birkaç yıl önce Arkadaş Zekai Özger'den "Merhaba Canım" adlı bir şiir okumuştum. Şiirde şöyle bir bölüm vardı: "Ah canım Aristophanes! Barışı ve eşek arılarını hiç unutmuyorum." Zihin de böyle zenginleşir: bilgiyi bilgiye ekleyerek...

Yazımız çok uzadı farkındayım. Son bölüme geldik. Bu bölüm, dünyadaki bütün halkların evvelce katil olduklarını, en temizim diyenin bile ellerinin kirli olduğunun bir delili. Elbette öyle olacaktı. Bir yerde devlet varsa orada mutlaka kan da vardır. Bir şiirimde ne demiştim: "Haritası kan ile çizilmişken yurtların / Bunca tel örgü bunca kan ile boyanabilirdi ancak." Şunu okuyun: "Savaş Atinalıları acımasızlaştırdı ve zalimleştirdi. İÖ 416'da Melos adasını ele geçirdiler, askerlik çağında bütün erkekleri öldürdüler ve diğer ada sakinlerini köleleştirdiler. Euripides'in Truvalı Kadınlar'ı böyle bir barbarlığa karşı bir protestodur." İşte böyle. Neden bu kadar okuyorsun? Okumadığın zaman zihnin huzursuz olacak kadar çok su aktı dereden de ondan. Okuyan bir beyin artık değirmene dönmüştür. Öğütecek bir fikir bulamazsa kendi etini öğütmeye başlıyor da ondan. Zihinsel acı. Öğüttüğü şey ne kadar iç karartıcı olsa da... Göz ucuyla televizyona bakıyorum tekrardan. Şöyle bir altyazı geçiyor: "İsrail İran'ı vurma kararı aldı!" "ABD'den İran'ı vuracağız mesajı." "Bu gece vurması bekleniyor." Zavallı insan. Değil iki bin yıl, iki yüz bin yıl geçse bile yok edemeyecek karanlık yanını. Hayvanlık çağlarından kalma vahşi, korkak ve leşçi güdülerinin kurbanı hâlâ! Hâlâ kendi kendisinin kurbanı...

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Close Menu